Başbakan Alevi taleplerine siyasetçi kimliği ile çözüm üretemeyince, imam kimliği ile teoloji üretiyor ve “ben dört dörtlük Aleviyim" diyor. Oysa Alevilik yüzdelik dilimlere indirgenemez.
Başbakan Alevi taleplerine siyasetçi kimliği ile çözüm üretemeyince, imam kimliği ile teoloji üretiyor ve “ben dört dörtlük Aleviyim" diyor. Oysa Alevilik yüzdelik dilimlere indirgenemez.
Alevilikte, “eşikteki, döşekteki, beşikteki, varlıklısı, varlıksızı birdir ve eşittir” Herkes yoldadır. Yolda olmayanın “dört dörtlük” ego şişmesini ölçecek vicdan terazisi de yoktur. Herkesi kendi vicdanı ile baş başa ve özgür bırakmaktır Alevilik. Zor, şekil, kibir, nefret, kıskançlık, bencilik, zalimlik ve din istismarı yoktur Alevilerin gönül bahçesinde.
Seçimler yaklaşınca, Başbakanlar “dört dörtlük” Alevi olur. Buna da tanığız!
İktidara geçince de Hızır’laşırlar. Buna da tanığız.!
Alevilerin Başbakanı ve Sünnileri Alevileştirme gibi amacı yok.
O zaman Başbakan neden Alevilik olmak ister? İstedi diye Alevi olabilir mi?
Seçimler yaklaşınca, toplumsal muhalefeti etkisizleştirmek ya da sinsi bir “içten asimilasyon” için, “Alevi olmuş” gibi görünmek istenebilir.
Alevileri hoşgörülüdür ama salak değildir.
Türkiye “Ali'yi sevmek” derinliğindeki “ben de Aleviyim” gibi veciz sözleri sık sık duyar. Bence Sünni başbakanlar Alevi olmasınlar, Sünni kalsınlar. Ali’yi sevme derinliğindeki Alevilik, istismardır.
Başbakanın, “Ali’yi seven derinliği”, Buldozere biner ve Karacaahmet Cemevini yıkmaya gider. Sonra da dönüp Alevilere; “İslam’ın tek mabedi Camidir; gelin Camide ibadet edin” der. Siyasiler ve Başbakan şunu bilmeli ki, Hz. Ali’yi sevmekle Alevi olunmaz!
Hakikati gizleyen, gerçeği söylemekten korkan, haksızlık önünde boyun eğen Alevi olamaz. Alevi toplumunu seçim meydanlarında kitlelere yuhalatan da Alevi olamaz. Alevi çocuklarını “zorla Sünni din derslerine” tıkarak, bu derste zorla çocukların beyni Sünnilikle yıkanarak Alevilik olunmaz.
.
Ali’yi siyaset şovuyla severek Alevi olunmaz, “halka hürmet edenler hürmete mazhar olanlar” Alevi olur. Halkı tahrik edenler, Alevi olamazlar. Oysa Başbakan, Alevilere yönelik nefret söylemi, ayrımcılık uygulamalarıyla, toplumu cami ve diyanet merkezli inşa etmekle meşguldür. “Çorumun Ebusuud Efendisi ile Gurur duyuyorum” diyerek, sonra Alevi köylerine zorla camiler yaparak, Alevi olunmaz.
Ali Merhamettir. Alevilik hak ve adalet aramaktır. Enal Hak’tır. Mazlumdan yana olmaktır. Biat etmemektir. Haksızlığa başkaldırıdır. Bunlara sahip olmayan Alevi olamaz. Oysa Başbakan, köprüye Alevi katili Yavuz’un adını veriyor. Madımak katliamına zaman aşımı kararına “hayırlı olsun” diyor, Gezi Direnişinde demokrasi arayışına karşı şiddetli emirler veriyor. Gezi hak ve adalet ararken iktidar tarafından öldürülen canlarımıza bir başsağlığı dileyecek merhameti gösteremiyor. Fakat Reyhanlı katliamında “53 Sünni vatandaşımız şehit edildi” demek suretiyle, kutuplaştırıcı ve ayrımcı mezhep dili kullanıyor. Bu nedenle başbakan Alevi olamaz!
Alevilik adaleti savunmaktır. Kadın erkek eşitliğidir. Ali ve Aleviliği sevmek süs eşyası sevmeye benzemez, Alevilik siyasi sevmelerden hoşlanmaz. Oysa Başbakan, “Cemevi ucube” der,
Alevilik akıldır, evrenselliktir, erdemliktir ve paylaşımdır. Alevilik sevgidir ve haddini bilmektir. Adalettir, barıştır, emektir ve dayanışmadır. Alevilik özgürlüktür. Oysa Başbakan “Yargıtay‟da maalesef belli bir mezhebi grup” diyerek, kamu kurumları üzerinden mezhepçilik üretmiştir. “Alevilik İslam'ın bir parçasıdır” diyerek, teolojik fetva makamı gibi konuşur.
Devletin Sünni algı üzerinden teolojik tartışma sürdürerek Sünni hegemonya kurmaya çalışması, Aleviliği bunun üzerinden tarif etmesi ve bu teolojik tarif üzerinden kimlik dayatma biçimi hukuk dışıdır. Sünni din ve siyaset erkekleri yuvarlak masa etrafında, “Ali’yi sevme derinliğinde Alevilik” tanımı üretecek, sonra da “hadi gelin tanımda uzlaşalım” diyecek. Bu tam anlamıyla, mezhepçi bir iktidarın ve otoriterlik eğiliminin dışa vurumudur.
Vatandaş Başbakanı, kamu görevlisi bilir; fakat kendisi ulema gibi fetva veren imamlık yapıyor. Halk sandıktan başbakan çıkmasını beklerken, bu memleketin cami sandığından imam, kışla sandığında paşa çıkıyor. Oysa Alevilerin demokrasiye, gerçek laikliğe ihtiyacı var.
“Herkesin dini kendisine” ilkesini sevseniz de, sevmesiniz de kabul edeceksiniz.