ATATÜRK VEFATININ 77. YILINDA BRÜKSEL BAŞKONSOLOSLUĞUNDA ANILDI

Türkiye Cumhuriyeti kurucusu Atatürk'ün vefatının 77. yıl dönümü nedeniyle T.C. Brüksel ,Başkonsolosluğunca "Konsolosluk toplantı salonu"nda bir anma töreni düzenlendi.

Türkiye Cumhuriyeti kurucusu Atatürk'ün vefatının 77. yıl dönümü nedeniyle T.C. Brüksel ,Başkonsolosluğunca "Konsolosluk toplantı salonu"nda bir anma töreni düzenlendi.

Anma Törenini Başkonsolos Ali Barış Ulusoy'un eşi Esin Ulusoy'un yanında Muavin Konsoloslar Beste Çellik , Yavuz Aybaş, vatandaşlar ve konsolosluk çalışanları birlikte izledi.

Konsolosluk çalışanlarından Fugur Gümüş'ün sunumunu yaptığı anma programında Başkonsolos Ali Barış Ulusoy 'Atatürk'ün kişiliği ve hizmetlerini anlatan bir sunum yaptı. Sunum ardından "Atatürk'ün yaşamı ve hakkında söylenenler ile ilgili bir sinevizyon gösterimi sunuldu.

BAŞKONSOLOS ALİ BARIŞ ULUSOY'UN YAPTIĞI KONUŞMAYI SİZLERLE PAYLAŞIYORUZ.

Sayın Konuklarımız,
Değerli Çalışma Arkadaşlarım,
 
Cumhuriyetimizin kurucusu, Türk milletinin yetiştirdiği en büyük 
kahramanlardan Gazi Mustafa Kemal Atatürk'ü ölümünün 77. yılında anmak üzere toplanmış bulunuyoruz.
 
Atatürk'ün ebediyete intikal ettiği 10 Kasım 1938 tarihinde, 
Cumhuriyetimiz ilan edileli sadece 15 yıl olmuştu. O gün Atatürk'ün ardından ağlayanlar, 15 yıllık genç bir cumhuriyetin çocuklarıydılar.

Atatürk'ün liderliğinde ilan edilen Cumhuriyetimizin rüştünü yeni yeni ispat ettiği o günlerde dahi, modern Türkiye, geçirmekte olduğu büyük dönüşüm sürecinde önemli yol katetmiş, bambaşka bir çehreye bürünmüştü. Tarih sahnesinde ayakta kalma savaşı veren, savaş yorgunu bir millet, hızla adeta küllerinden yükselmiş 
ve tarih sahnesine yepyeni bir devletle dönmüştü.

Atatürk'ün ömrünün son 15 yılına tekabül eden kısa sürede, ülkenin ekonomik altyapısı yeniden inşa edilmiş, devlet-birey ve devlet-toplum ilişkileri yeniden tanımlanmış, kadının konumu ve rolü öne çıkarılmış, günümüzdeki anlamıyla demokratik bir rejimin zemini hazırlanmıştı. Kısacası, bugün vatandaşı olmaktan gurur ve şeref duyduğumuz devletin temeli atılmış, bu devleti muasır medeniyetler seviyesine taşıyacak yeni bir rota çizilmişti.
 
Atatürk, 1881'deki doğumu ile 10 Kasım 1938 sabahı saat 9'u 5 geçe kendisini bizlerden ayıran vefatı arasındaki, nispeten kısa diyebileceğimiz hayatına; yokluklara, imkansızlıklara ve o dönemde dahi her zaman aynı noktada buluşmayan farklı toplumsal dinamiklere rağmen, sayısız başarılar 
sığdırabilmiş, istisnai bir önderdi. 
 
Atatürk'ün 57 yıllık kısa ömrü, baştan sona mücadelelerle dolu geçmiş bir hayata tanıklık etmişti. Yıllarca farklı cephelerde, askeri alanda verilen mücadele, Türk milletinin bekası sözkonusu olunca, siyasi bir boyut da kazanmıştı. Kurtuluş Savaşı'nın kazanılmasının ardından, bu kez yeni bir devlet ve yeni bir toplum inşa etme ülküsüne dönüşen bu siyasi mücadele, Atatürk'ün son nefesine kadar sürmüştü. Atatürk, bütün bu askeri ve siyasi mücadeleler 
sonucunda tükenen bedeni, kendisini zamansız bir şekilde terkedene kadar milletine hizmet etme aşkını ve ülküsünü daima korumuştu.

Atatürk, “Benim naçiz vücudum bir gün elbet toprak olacaktır; fakat Türkiye Cumhuriyeti ilelebet payidar kalacaktır” diyerek, en büyük ve en önemli mirası olarak Türkiye Cumhuriyeti'ni işaret etmişti. Tek tek hepimizin hafızasına nakşedilmiş bu kuvvetli ifadede, sonraki kuşakların cumhuriyet mirasına sahip çıkacağına, bu görevin kuşaktan kuşağa bir meşale gibi aktarılacağına dair inanç ve umut da yankılanmaktadır.

Bu miras, bugün bizlere emanettir. Cumhuriyetimizin verilen zorlu mücadeleler ve ödenen ağır bedeller üzerinde yüceldiğini asla unutmadan, bu mirasa sahip çıkmak ve bu mirası yeni kuşaklara aktarmak asli görevimizdir, boynumuzun borcudur.

Değerli Konuklarımız,

77 yıl önce aramızdan bedenen ayrılmış olsa da, milletimizin kalbinde yaşamayı sürdüren Gazi Mustafa Kemal Atatürk'ün aziz hatırası önünde saygıyla eğiliyor; kendisini ve tüm dava arkadaşlarını rahmet ve şükranla anıyorum.
 
Anma törenimize katılımlarınız için teşekkür ediyor, sizleri saygıyla selamlıyorum."

www.belcikahaber.be