Hayat bildiğiniz gibi devam ediyor. Hayatımızdaki bazı olumsuzluklardan bahsetmek istiyorum. Ne kadar eşit haklar verilirse verilsin ne yazık ki, kadınlar çoğu zaman erkeklerin egemenliğinin gölgesinde kalıyor.
Hayat bildiğiniz gibi devam ediyor. Hayatımızdaki bazı olumsuzluklardan bahsetmek istiyorum. Ne kadar eşit haklar verilirse verilsin ne yazık ki, kadınlar çoğu zaman erkeklerin egemenliğinin gölgesinde kalıyor.
Kadınların erkeklerden daha dayanıklı olduklarına inanıyorum. Genel olarak buraya getirilen ‘ithal’ diye adlandırılan kadınlarımızdan bahsetmek istiyorum. Bazı bölgelerde bulunan aile anlayışında ‘kız hangi duvara çarpsa yapışıp kalmalıdır’ zihniyeti vardır.
Türkiye’den türlü gösterişler içinde vaatlerle aldıkları gelinleri Avrupa’ya getirdikleri anda önce gelinlerin ‘ziynetlerini’, daha sonra da ‘zihinlerini’ elinden almaya çalışırlar. Bu anlayıştaki bazı kişiler, gelinlerin ziynetini soyup kasaya koyarlar. Aman gözleri açılmasın diye tek başına bir yere göndermezler. Aileleriyle görüşmeleri ve telefon etmeleri bile kısıtlanır. Eee kolay mı? Türkiye’de aç olan gelini getirip doyurmuşlar (!) bu gönül rahatlığı içinde de tüm bu yaptıkları baskı ve kısıtlamalarda tabii ki normaldir kendileri için!?.
Gelini daha bağımlı kılabilmek için hemen çocuk dünyaya getirmesi sağlanır. Buradaki amaç ise, gelini daha sadakatli ve bağımlı kılarak, geleceğin emniyeti ve sadık bir ev bekçisi yapmaktır.
Ev reisliği yapan kişiler, egoist bir anlayıştan boşalan bir otoriteyi kendine özgü bir anlayışla kullanmakta. Duygularını tatmin etmek için aldatma, sabahlara kadar sorumluluktan uzak gezme ve eğlenmekte. Kendini aile reisi olarak gören bu şahsiyetler, ailesinin doğal ihtiyaçlarını temin etmeye gelince maddiyat yok derler. Nede olsa ‘yuvayı dişi kuş yapar’ anlayışı var ya!...
Gelen geline hep 'hizmetçi' zihniyeti ile bakılır. Bulunduğu aile hele bir de kalabalık aile ise, gelinin işi tamamen zordur. Bu gelinin kendini savunma hakkı bile yoktur. Artık bu gelin 'medeni bir dünyanın medeni bir kölesi' olmuştur adeta.
Gelin haklarını biraz savunmaya kalktığında geline ‘demoklesinin kılıcı’ gibi başında sallanan çok ileri gidersen Türkiye’ye geri göndeririz tehditi gelini çaresiz bırakmakta. Nitekim bu tehditlere başkaldıran bazı gelinler izin adı altında, memleketinde bırakılmakta. Akabinde de bu gelin için çeşitli iftira ve buhtanlarla gelin ailesine karşıda suçlu duruma düşürülmekte. Bu anlayışa kurban giden ithal gelinlerin sayısı da küçümsenmeyecek kadar çoktur. Yine bu tür tehdit ve baskılar ile usandırılan gelinlerin bazıları ise burada terk edilerek, yalnız başına bırakılmakta. Hayata bağlı ve yaşama azmi olan bazı gelinler tüm olumsuzluklara rağmen onuru ve gururu ile yaşam mücadelesi vererek, bu cahil anlayışla adeta savaşmaktalar. Ne yazık ki; bu çarpık düzen ve anlayışın neticesinde biz kadınlarda yer alıyoruz. Çünkü erkeklerden çok biz birbirimizi eziyoruz. İşte evlilik müessesi bu olumsuzluklar yüzünden kutsallığını yitirmiş, boşanmalar artmış durumda.
Şu ana kadar anlattığım bu tür haksızlıklarla mücadele etmek için, tüm mağdur kadınlarımız için yasal zeminlerde mücadele etmek zorundayız. Bu mücadelelerde birlik ve beraberlik içerisinde hareket etmeliyiz. Mağdur kadınlarımızın korunması için var olan derneklerde yer alarak, bu konuda yapılacak bilgilendirmelerden faydalanarak, yasal haklarımızı almalı ve takip etmeliyiz...
Kadına saygı duyulan bir dünya özlemiyle satırlarımı noktalıyorum.
Saygılarımla...