Cemaat’ten Şiiler’e Ağır Hakaret

Başbakan erdoğan geçtiğimiz Şiileri fesatçı fitneci olarak lanse ederek bu şiiler Cemmat lideri fetullah güleni kastederek Şiiler bunun eline su dökemez, diyerek Şiaları fesatcılıkla suçlamıştı. Dün de Zaman yazarı Ali Ünal, Türkiye’de Şiilik tehlikesi olduğunu iddia ederek bu inançtaki yurttaşlarımıza hakaret etti.

Başbakan erdoğan geçtiğimiz Şiileri fesatçı fitneci olarak lanse ederek bu şiiler Cemmat lideri fetullah güleni kastederek Şiiler bunun eline su dökemez, diyerek Şiaları fesatcılıkla suçlamıştı. Dün de Zaman yazarı Ali Ünal, Türkiye’de Şiilik tehlikesi olduğunu iddia ederek bu inançtaki yurttaşlarımıza hakaret etti.

Beyaz Saray merkezli yazılar yazan, ABD ve israil aleyhine tek kelime sarfetmeyen bu iki ülkeyi adeta kutsayan kendini bilmez Ali Ünal'ın Zaman Gazetesindeki 'Şialara hakaret eden' makalesini sizlerle paylaşıyoruz.

Kendi yazdığı Zaman gazetesine röportaj veren Zaman yazarı Ali Ünal, Türkiye'de Şiilik tehlikesi olduğunu iddia ederek bu inançtaki yurttaşlarımıza hakaret etti.  "Din, ideoloji, özellikle siyaset ideolojisi, bilhassa da muhalif siyasî ideoloji haline getirilince din adına sertlik, hattâ anarşi ve terör kendiliğinden gelir. Tarihte bunu en fazla Şiîlik ve Haricîlik temsil eder. Birbirine teoride zıt gibi olsa da, davranışta aynıdırlar. İkisi de Sünnî çoğunluğa karşı ve muhalif oldukları için bütün mücadelelerini Sünnî çoğunluğa karşı vermiş, meselâ İslâm’ın yayılmasına hiç hizmet etmemişlerdir." diyen Ünal, bugün AKP'yi yönetenlerin de bu inancın yayılması için çalıştığını iddia etti.

Bir dönem İran Büyükelçiliği'nde çalışan Ünal Zaman'daki röportajında şunları söyledi:

İdeolojiler genellikle serttir. Din, ideoloji, özellikle siyaset ideolojisi, bilhassa da muhalif siyasî ideoloji haline getirilince din adına sertlik, hattâ anarşi ve terör kendiliğinden gelir. Tarihte bunu en fazla Şiîlik ve Haricîlik temsil eder. Birbirine teoride zıt gibi olsa da, davranışta aynıdırlar. İkisi de Sünnî çoğunluğa karşı ve muhalif oldukları için bütün mücadelelerini Sünnî çoğunluğa karşı vermiş, meselâ İslâm’ın yayılmasına hiç hizmet etmemişlerdir. Şiîlik, varlığını fiziken de sürdürüyor. Haricîlik, tarihte kalmış gibi ise de, fikriyat ve tavır olarak denebilir ki, İslâmcılıkla dirilmiştir. İslâmcılık, pek çok açıdan neo-Haricîlik’tir.

Şia, tarihte hep Müslüman çoğunluk ile uğraşmış. Türkiye’deki uzantıları da bugün aynı metodolojiyi mi izliyor?

Daha da öte… Sonradan Şiî olanlar daha da sert.

İran’a vukufiyetiniz nereden geliyor?

İran demeyeyim de benim kadar Şiîliği tanıyan yoktur. 1978’den itibaren İran Devrimi’ni bilfiil takip ettim. Türkiye’de İrancılığın ve İslamcılığın kök atmasında yaptığım çeviriler nedeniyle baş sorumlulardan biriyim. İran Konsolosluğu’nda memur olarak çalıştım. Mesaiden sonra kalır, 6-7 sayfalık bülten çıkarırdım. 1000 tane abonemiz vardı o zaman. Konsolosluğa gelen İngilizce gazeteleri günü gününe takip ederdim. 1982’de uluslararası toplantıya katılmak için gözlemci olarak İran’a da gittim. Devrimi, İran’ın iç işleyişini iyi bilirim. Ama hamdolsun gerçeği sonradan gördüm.

Sizce Türkiye’de gerçekten bir İran tehlikesi var mı; yoksa bu bir paranoya mı?

Çok ciddi olarak var. Maalesef, 17 Aralık’tan sonra deşifre edilen Tevhid-Selâm örgütüyle ilgili savcılık iddialarına ve internete düşen tapelere baktığımızda bunu rahatlıkla görürüz. Sadece şunu söyleyeyim: Söz konusu tapelerden, 2012 ve 2013 sonunda Kuzey Irak’a gitmek isteyen Enerji Bakanı Taner Yıldız’ın Irak Başbakanı Nuri el-Malikî tarafından reddedilmesi üzerine gidemeyip, sonra meselenin nasıl çözüldüğü takip edildiğinde hem bu tehlikenin boyutlarını hem de dış politikamızın nasıl sürüm sürüm olduğunu görürüz. İktidar hep köpürtüyor. MİT müsteşarı hakkında iki Amerikan gazetesinde tenkitler çıkınca günlerce ABD ve İsrail’den bağımsız Mısır ve Suriye politikalarımız yüzünden bu tenkitlerin yapıldığı köpürtüldü durdu. Oysa, Mısır ve Suriye ile geldiğimiz nokta her şeyi ortaya koyuyor. Bölgede de, dünyada da en sözü geçmez ülke haline geldik. PKK önünde bile diz çöktüğümüz yazılıp çiziliyor.

Gerek başbakan gerekse Cemaat'in İslam'ın asıl düşmanlarını kamufule etme adına 'Şialara ve Alevilere yönelik sistemli sözlü saldırıları Türkiye'de yaşayan Şiileri tedirgin etmekte.

Tevhid akidesine imanı olmayanların sanal düşmanlıklarla konumlarını güçlendirme kaygısı esef vericidir. İslan Şiisiyle-Sünnisiyle tek yürektir. 'la İlahe İllalah, Muhammeden resulullah' diyen herkes mülümandır.

İnsanların inançsal değerlerine saygı gösterilmesi gerek. Diyalog masallarıyla diğer dinlere müsamaha gösterenlerin, kendi din kardeşlerine kin kusması neyle izah edilebilir.