ŞİA CAMİLERİNE SALDIRILARA ARTIYOR. TEPKİLER ÇIĞ GİBİ

Esenyurt'ta Caferilerin kullandığı bir cami, kimliği belirsiz kişiler tarafından yakıldı. Kundaklama sonucu caminin kütüphane bölümü ve minber alanı büyük zarar gördü. CHP'li vekiller saldırıyı şiddetle kıarken şiktidar ve Diyanet'ten tepki olmaması vatandaşları üzdü...

Esenyurt'ta Caferilerin kullandığı bir cami, kimliği belirsiz kişiler

tarafından yakıldı. Kundaklama sonucu caminin kütüphane

bölümü ve minber alanı büyük zarar gördü.

CHP'li vekiller saldırıyı  şiddetle kıarken şiktidar ve

Diyanet'ten tepki olmaması vatandaşları üzdü...

Özgündüz'den cami saldırısıyla ilgili net mesajlar

Cumhuriyet Halk Partisi İstanbul Milletvekili Ali Özgündüz, TBMM'de düzenlediği basın toplantısında Caferi vatandaşların ibadethanelerine yönelik saldırıları kınayarak önemli mesajlar verdi. Özgündüz şunları söyledi:

"Dün Aleviler, bugün ise Caferiler hedef gösterilmekte, “yakılmaktan, katledikmekten” çekinilmemektedir. Esenyurt’ta yeni bir Sivas Madımak yaratmak istiyorlar.

İstanbul Esenyurt’ta geçtiğimiz günlerde Allahuekber Ehlibeyt Cami içindeki kütüphane yanmış, yangının kundaklamadan çıktığına dair güçlü şüpheler belirmiştir. Aradan çok geçmeden bu gece, yine aynı ilçede bulunan Muhammediye Cami’de yangın çıkmıştır. Bu her iki caminin ortak özelliği ise Caferilerin ibadet ettikleri yerler olmasıdır.

“Bu olaylar tesadüf müdür? Münferit midir?” sorularının yanıtları çok açıktır. Muhammediye Cami imamı bir süredir tehdit edildiğini ve bu nedenle emniyete giderek şikâyetçi olduğunu belirtmiştir. Aynı cami imamı: “Caminin yandığını haber verdiler. Görgü tanıkları var. Merdiveni dayayarak içeriye girmişler ve kütüphaneden başlamışlar. Geçtiğimiz ay yanan cami gibi önce benim camimdeki kütüphaneyi yaktılar. Caminin içerisine de sirayet etti. Bir hafta önce gelerek beni tehdit ettiler. Emniyete giderek şikâyetçi oldum. Adamlar bana, ‘Siz bizden değilsiniz, sizin yaşama hakkınız yok. Siz taşa tapıyorsunuz. Siz Şiasınız, Caferisiniz. Biz sizi yakacağız’ dediler, bir hafta sonra da gelip yaktılar. Polise şikâyet ettikten sonra bir şey yapılmadı.” demiştir.

Kısa süre içinde çıkan yangınlar, imamın ve görgü tanıklarının anlattıkları, yaşananların tesadüfi olmadığı, AKP Hükümeti’nin terör örgütü diyemediği IŞİD’in Şii katliamına devam ettiği günlerde, sistemli bir saldırının yaşandığı anlaşılmaktadır. Söylenen sözlerin ve tehditlerin Başbakanlık koltuğunda oturan Recep Tayyip Erdoğan’ın geçtiğimiz günlerde bir cemaatin ne kadar kötü olduğunu belirtmek için söylediği “Şia’dan beter” sözlerine benzer olması dikkat çekicidir.

Erdoğan’ın “Nefret suçu” işleyerek söylediği sözler, “Siz Şiasınız, Caferisiniz. Biz sizi yakacağız” tehditlerine zemin hazırlamıştır. İslam’ı tersten yorumlayan, sapkın Selefi-Vahhabi anlayışı, Erdoğan’ın sözlerinden cesaret almaktadır. Sadece Erdoğan’dan da değil. Ortadoğu kan gölüne dönmüşken, Diyanet İşleri Başkanlığı Selefi-Vahhabi anlayışına tek söz söyleme, bu konuda halkı bilinçlendirme ihtiyacı duymamaktadır. Suya sabuna dokunmayan sözler, ülkemiz provokasyonlarla mezhep savaşına sokmak isteyenlerin ekmeğine yağ sürmektedir.

Bu anlayış yeni mi? Elbette hayır! Dün Aleviler, bugün ise Caferiler hedef gösterilmekte, “yakılmaktan, katledikmekten” çekinilmemektedir. Esenyurt’ta yeni bir Sivas Madımak yaratmak istiyorlar.

Binlerce polis, onlarca TOMA, biber gazı ve copla Gezi Parkı’nı kapatan, işçilere-emekçilere bayramlarını zehir eden, AKP il binalarını; masum insanları sakat bırakmak, gözlerini çıkarmak ve hatta öldürmek pahasına koruyan polise, ülkemizi mezhep çatışmasına sokmayı ve karanlığa sürüklemeyi hedefleyen Vahhabi-Selefi zihniyetini engellemek için talimat verilmemesi tarihe not düşülmüştür. Allah korusun, yaşanacak bir kötü olayın sorumlularının kimler olduğu bellidir.

Basının Değerli Temsilcileri,

Binlerce yıldır; kardeşçe, barış ve huzur içinde yaşayan Alevi-Caferi-Sünni her kesimden yurttaşımız birbirine düşürülmek isteniyor. Bu işler IŞİD, El Kaide, El Nusra’ya silah göndermeye benzemez. İslam ile terörü yan yana getirmek isteyen, canlı insan kafası kesebilen, kadın ve çocuklara tecavüze fetva verebilen Selefi-Vahhabi anlayışına karşı Hükümet ve Diyanet İşleri Başkanlığı derhal net tavır almalıdır. Yapılanlara karşı bu kurumlar suskun kalıyorlarsa akla bir şey gelir: “Sükût ikrardandır!”

Atila Kaya: "Kullanılan dil bu zemini hazırlamıştır"

İstanbul Esenyurt’ta geçtiğimiz günlerde Allahuekber Ehlibeyt Cami içindeki kütüphane yanmış, yangının kundaklamadan çıktığına dair güçlü şüpheler belirmiştir. Aradan çok geçmeden, yine aynı ilçede bulunan Muhammediye Cami’de yangın çıkmıştır. Bu her iki caminin ortak özelliği ise Caferi inancına mensup vatandaşlarımızın ibadet ettikleri yerler olmasıdır.

Kısa süre içinde çıkan yangınlar, imamın ve görgü tanıklarının anlattıkları, yaşananların tesadüfi olmadığı, sistemli saldırıların bir parçası olduğu açıkca görülmektedir. Anlaşılıyor ki; İŞİD adı altında canilerden oluşan terör örgütü Irak’ta, Suriye’de Şia inancına mensup masum insanları katlederken, uzantıları olan asalaklar da Caferi inancına mensup vatandaşlarımızı hedef almaktadırlar.

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın Mart ayında kullandığı “takiye, yalan, iftira, fitne ve fesatta Şia bunların eline su dökemez” ifadesinin Caferi ibadethanelerine yönelik saldırılara zemin hazırlamıştır. AKP’nin en yetkili ağzından dile getirilen bu nefret söylemi ülkemiz ve siyasetimiz için bir utanç vesikası olmaya devam etmektedir. Ortadoğu'da mezhepsel gerilimlerin, savaşların tırmandığı bir dönemde Başbakan'ın mezhepsel hassasiyetlerin sinir uçlarına dokunan bir dil kullanması vahim derecede bir basiretsizliktir.
Devlet işlerini yönetmesini beklediğimiz; ne yazık ki- halkını bölen ve bir kısmını aşağılayan bu adamdır.

“Gezi’ye katılanların %78’i Alevi” diyen de, Iğdır’daki Caferileri tehdit görerek, onları devlet güvenliği konusunda “şüpheli” konumuna yerleştirmek isteyen bir rapor hazırlatıp, Iğdır Valiliği’nin onayıyla, Emniyet Genel Müdürlüğüne gönderen de bu kafadır.

Bir toplumu yönetecek kişi en öncelikli görevinin toplumsal barışı korumak olduğunun bilincinde olmalıdır. Bilmelidir ki, yönetimin siyasi meşruiyeti sandıkta olduğu gibi, ahlakî meşruiyeti de buradadır. Gerçi; IŞID terör örgütüne , “terör örgütü” diyemeyen birinden bunu beklemekte abesle iştigaldir. Cahiliye devrinde bile Haram aylarda birbirlerine saldırmayan müşriklerden beter olan bu teröristlerin kutsal ayımız Ramazan da gerçekleştirdikleri bu saldırılar gerçekten manidardır.

Başbakanın söylemlerinden cesaret alarak bu tür provakatif eylemleri gerçekleştiren IŞID uzantısı asalakları nefretle kınıyor ve Gönül kapımızın bir, kıblemizin bir olduğu Caferi kardeşlerimize geçmiş olsun diliyoruz. Bu olayların takipçisi olacağımızın da kamuoyunca bilinmesini isteriz. 

Bursa Milletvekili Erdemir'den önemli açıklamalar

CHP Bursa milletvekili Aykan Erdemir, Esenyurt’ta Caferilerin kullandığı Muhammediye Camii’nin kundaklanmasına sert tepki gösterdi.

Haziran ayında Esenyurt’ta yine Caferilerin kullandığı Allahüekber Ehlibeyt Camii’nin de kundaklandığını hatırlatan Erdemir, Hükümet’in ibadethanelere yönelik sistematik saldırılara seyirci kaldığını iddia etti. Hükümet’i nefret suçlarına karşı harekete geçmeye davet eden Erdemir, “Hükümet’in duyarsızlığı nefret suçlarıyla mücadele niyeti ve iradesine sahip olmadığını gösteriyor” dedi.   

Muhammediye Camii imamının 10 gün önce “Siz Caferisiniz, taşa tapıyorsunuz, sizi yok edeceğiz” diyen bir kişi tarafından tehdit edildiğini ve Emniyet’e gidip şikayetçi olduğunu belirten Erdemir, “Geliyorum diye bağıran bu nefret suçuna karşı gerekli güvenlik önlemleri neden alınmamıştır?” diye sordu. Caferi mescit ve camilerine yönelik saldırıların yoğunlaştığını belirten Erdemir, Ortadoğu’da Hükümet’in de suç ortağı olduğu mezhepçi şiddetin Türkiye’ye de sıçramakta olduğu uyarısında bulundu.

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın Mart ayında kullandığı “takiye, yalan, iftira, fitne ve fesatta Şia bunların eline su dökemez” ifadesinin Caferi ibadethanelerine yönelik saldırılara zemin hazırladığını savunan Erdemir, “AKP’nin en yetkili ağzından dile getirilen bu nefret söylemi ülkemiz ve siyasetimiz için bir utanç vesikası olmaya devam etmektedir” dedi. “Mezhep ayrımcılığı ve nefret söylemiyle lekelenmiş bir siyasetçi Cumhurbaşkanlığı makamına yakışmıyor” diyen Erdemir, Türkiye’nin ayrıştıran değil birleştiren bir Cumhurbaşkanı’na ihtiyacı olduğunu vurguladı.