EGELİ HOMEROS’U ANIMSAYALIM /LEYLA TEKER

Zaman zaman siz okuyucularımla genel kültürle ilgil bilgileri tazelemek istiyorum. Kültür olmadıktan sonra biz insanları öbür canlılardan ayıran ne var ki!

Zaman zaman siz okuyucularımla genel kültürle ilgil bilgileri tazelemek istiyorum. Kültür olmadıktan sonra biz insanları öbür canlılardan ayıran ne var ki!
 
Burada kısaca kültür sözünün nereden geldiğini görelim. Fransızca. “cultiver” bir tarlaya tohum ekmek , tarlayı geliştirmek anlamına gelir. “Culture” ise yetiştirme sonunda meydana gelen ekin’dir. Kültürün Türkçe karşılığı da “Ekin”dir. Bu ekim işi tarlada olmaz da, belli bir toplumda olursa, ortaya çıkan şeye yine “kültür/ekin”diyoruz.; yani belli bir toplumdaki insan düşüncesi, sanat, teknik, uygarlık gibi meydana getirilen sosyal değerlerin toplamı.
 
 Bundan neredeyse 3 bin yıl önce bir Egeli Homeros, çıkmış iki kitap yazmış ve bu iki yapıt Batı uygurlığının temelini oluşturmuş. Düşünün o zamanlar ne internet var, ne doğru dürüst bir yazı var. Açılıp kapanan taş tabletlerin üzerine bir şeyler kazımaya çalışıyorlar. Üstelik Homeros’un gözleri görmüyor.. Demek insanın beyni o zamanlar da şimdi ki gibi çok iyi çalışan bir makineymiş.
 
İLYADA VE ODYSSEUS
 
İsa’dan önce 850  sularında yaşamış olan Homeros’un yazdığı iki kitap, sırasıyla İLYADA ve ODYSSEUS’tur.- Bunlar birer destandır (epik). Destan/epik deyince, daha çok eski çağların kahramanlık öykülerini, tanrıların, yiğitlerin savaşlarını ve başlarından geçenleri anlatan uzun şiirleri anlıyoruz.
 
İLYADA, bugün Çanakkale’de bulunan Hisarlık’ta, eski zamanlarda Troya olarak bilinen yerde meydana gelen bir savaşın destanıdır. Homeros, destanlarını yazdığı zaman, Troya beş yüz yıldan beri yıkılıp gitmişti. Bu savaşın filmi de yapılmıştır.
 
İnsanlar ilk olarak İsa’dan Önce 3000 yıllarında buraya yerleşmişler ve buraya kale yapmışlar. Hisarlık kelimesi de, Kale’nin bulunduğu yer anlamına gelmektedir. Buranın önemi, Asya’dan Avrupa’ya uzanan ticari ilişkileri denetliyen bir yer oluşundan doğmaktadır. Bugün  Yunanistan olarak bilinen yerde o zamanlar yaşayan Akhalılar bu nedenden Troya’yı ele geçirmek için savaş açarlar. Troya’da yaşayanların Hitit Türkleri olduğu anlaşılmaktadır.Fakat destanlarda bu savaşın nedeni olarak, Troyalı Paris’in, bir Akhalı olan Sparta kralının karısı Helena’yı kaçırıp Troya’ya götürmesi gösterilir.. Akhalılar da, kralın karısı Helena’yı geri almak için Troya’ya giderler.Böylece 10 yıl sürecek  Troya savaşı başlamış olur.
 
 Trova savaşı uzayıp gider ve biteceğe de benzemez. Sonunda Akhalılar’ın aklına bir hileye başvurmak gelir. Bir gece vakti, yaptıkları büyük bir tahtadan atı Troya’nın önüne bırakarak ortadan kaybolurlar. Troyalılar da, Akhalılar’ın çekildiklerini ve bu atı da armağan olarak oraya bıraktıklarını sanarak bunu kaleden içeri alırlar; oysa, Akhalılar bu atın içine askerlerini saklamışlardır. At kaleden içeri alınınca, bulundukları yerden çıkarak kaleyi ele geçirirler. Böylece on yıllık savaş Akhalılar’ın zaferiyle son erer.
 
Yazımı, İLYADA’dan bir kısa bölümü alarak bitirmek istiyorum. Burada, Akhalılar’ın ünlü komutanı ACHILLES tarafından öldürülen Troya kahramanı Hektor’un  kızının, babasının ölüsünü karşılayışı anlatılmaktadır: Göreceğiniz gibi, dil, belirtilen duygular sanki 3000 yıl önceninki gibi değil de bugün ifade ediliyormuş gibi!
 
“Baktı katırların çektiği döşeğe, gördü  döşekte uzanmış ölüyü, bir çığlık attı, koşu bağıra çığıra, dolaştı boydan boya bütün kenti. ‘Gelin Troyalı erkekler, kadınlar gelin, gelin görün  Hektor’u gelin, sağken savaştan dönerken o nasıl sevinirdiniz nasıl, gelin hadi, gelin kentimizin ışığını, Hektor’umuzu, tekmil halkın ışığını görün....”
 
“Böyle dedi , kent yerinden oynadı, durmadı bir tek erkek, bir tek kadın, dayanılmaz  bir yas çökmüştü hepsinin içine”.